top of page

Bildirge

Suyunu kendim verdiğim çelikten Yanılmaz bıçaklar yontuyorum Ki yarılsın bu kibirli dağ Taşında bir çocukluk hayali soğusun. Şimdi burnu sürtmemiş jantlar avlıyorum Ve inanıyorum bir eskizden Bir sokağa yetecek kadar peygamber çıkacağına. Kaldırımdan sızan başımı gördüm çünkü Bir mağarayı okşadım: rujla ve maskarayla Yaklaşan bir göl buldum, fakat Reddettim sıcağını, rengini ezdim Akıp giden bir şey vardı; bildim Akıp gidende kulağıma kazılı bir öğüt vardı Duyabileyim diye tornadan yükselen kemanı Ki kemanın her zaman bir bildiği olur Benim de bir bildiğim vardı. Geçtim olanca kişiliğimle yolun karşısına Duydum hafifliğimi yeryüzündeki Hissederken damarımdaki çağı Tüm bu yüzler avucuma doğdu sanki Cesette ne çok ruh, sütte bayrak, kında kıraç Geçtim karşıya tüm kuramları yatırarak zifte.

Son Yazılar

Hepsini Gör

Commentaires


Öne Çıkanlar
Son Yüklenenler
Bizi Takip Edin
  • Facebook Classic
  • Twitter Classic
  • Instagram Social Icon
bottom of page