Burhan Bey‘e Taziye Mektubu
- Doğan Çolakoğlu
- 19 Mar 2017
- 5 dakikada okunur
Sevgili kardeşimiz Burhan, Burhan Samitürk. Öncelikle şunu belirtmek istiyoruz ki tüm Kurum olarak çok üzgünüz. Sizin gibi eski müşterilerimizin sayısı gittikçe azalıyor artık. Sizler, işimizi daha bir şevkle yapmamızı sağlayan insanlardınız. Ve artık sizi de yolculamak zorundayız. İstemeden de olsa sizi zor durumlara soktuysak, işlerinizin aksamasına sebep olduysak hakkınızı helal etmenizi dileriz. Elimizden geldiğince hep sizleri mutlu etmek için çabaladık.
Kaç senesiydi, tam olarak siz de hatırlamıyordunuz belki. Sizin oralara ilk belediye otobüsü seferleri başlamıştı. Ne güzel günlerdi değil mi? Posta kutumuza her gün bir dolu mektup gelirdi sizin mahalleden. Müdürümüz artık deliye dönmüştü. Kim bunlar yahu, onların mektuplarını mı okuyacağız işimizi mi yapacağız diye söylenirdi sürekli. Dile kolay, dört ay boyunca her gün bir mektup. Sonradan öğrendik ki siz organize etmişsiniz tüm mahalleyi. Her gün bir aileye görev verip mektup yazdırmışsınız, okuma yazma bilmeyenlere bizzat gidip siz yazmışsınız hatta. Bazıları da yok biz otobüs istemeyiz, demiş de uzun uzun ikna etmeye çabalamışsınız. Sizin gibiler sayesinde kaç mahalleli sefil olmaktan kurtulmuştur. Biz malum, her yere yetişemiyorduk o yıllarda; anca böyle aklı başında, ne istediğini bilen insanlar bizi haberdar ettikçe elimizden geldiğince yardım ediyorduk. Kim bilir sizin mahalleli nasıl teşekkür etmiştir. İlk sefer gününü hatırlar mıydınız? Yol parası olduğunu bile bilmiyordu sizinkiler. Öyle doluşuyorlardı otobüse. Biz de ne yapalım, ilk gün ücretsiz gidip gelsin otobüs dedik madem. Sonra, inecekleri durakları bilemeyenler, şoföre karışanlar, yerlere oturanlar... Çok işimiz var bunlarla demişti otobüsün şoförü. Ama helal olsun size Burhan Bey, bıkmadan usanmadan tüm mahalleyi nasıl da eğitmiştiniz; ne nasıl yapılır, anlatmıştınız herkese. Otobüs hattının tüm duraklarını ezbere bilen de ilk siz olmuştunuz zaten. Kim nerede iner, nereye gider, onu da bilirdiniz. Mahalleli sizin bindiğiniz sefere binmeye çalışırmış hep; her otobüse binen Burhan Bey bindi mi, diye sorarmış. Öyle anlatırdı bizim şoför. Tabii o zamanlar sefil bir otobüs, saatte birdi o da, şimdi o kadar büyüdü ki her şey, aynı durakta inenler bile birbirlerini tanımıyor.

Peki, şunu hatırlar mıydınız Burhan Bey? 95 senesi... Biz müthiş bir karar alıp Akıllı Bilet diye bir şey attık ortaya. Kağıt biletle uğraşmaktan bezmişti artık bizim çalışanlar. Dedik bir şeyler yapmamız lazım buna. Ne yapsak ne etsek, makine koyalım dedik en son; böyle bir şeye herkes para yüklesin, onu kullansın. Herkes hemfikir oldu. O sırada toplantıdakilerden biri bir şey sordu. “Bu şey ne kadar para yüklediğimizi nerden anlayacak, milletin parasını yutmasın,” gibi bir şey söyledi. Ben atıldım hemen ortaya, o şey senden benden akıllı olacak, dedim. Bütün toplantıdakiler bir gülmeye tutuldu, müdür falan hepsi yerlere yattı. E o zaman akıllı bilet olsun bunun adı, dedi oradan biri. Öyle karar verildi ismine de. En son ben, kısaca “akbil ” diyelim buna, dedim. Herkes gene yerlerde, bayıldılar isme tabi. Tabii halkımız da çok sevdi. Önce sadece çift katlı otobüslerde kullanmıştık, belki siz de birine denk gelmişsinizdir o yıllarda. İnsanlar sırf akbil basmak için çift katlı otobüs bekler oldu. O zaman dedik, tamam doğru bir iş yaptık biz, gönül rahatlığıyla her yere yayabiliriz bunu. İşte böyle başlamıştı. Sonra mavi kartları kaldırıp aylık akbili soktuk devreye.
Hatırlar mısınız, siz mavi kartınızı getirip teslim etmiştiniz. Herkes kullandığı mavi kartını yırttı attı bir yerlere. Siz bu kimlik niteliğindeki belgeyi atmaya çekinmişsiniz de tâ merkezimize kadar gelip teslim etmeye çalışmışsınız. Ben içeride çalışıyordum. Veznede çalışan çocuk geldi yanıma, anlattı durumu. Ne yapacağını bilememiş zavallı. Ben zaten durumu anlar anlamaz sizin olduğunuzu tahmin etmiştim. Dedim, bu inceliği ancak Burhan Bey yapar. Koşup gelmiştim yanınıza. Kartınızı alıp kaldırmıştım. Sonra size merkezimizi gezdirmiştim. Hayran hayran etrafı inceleyişiniz hâlâ gözümün önündedir.İlk akbilinizi de ben çıkartmıştım hemen oracıkta. Nasıl da mahçup olmuştunuz. Sonra her sene gelip eski akbilinizi teslim edip yenisini yine benim elimden alırdınız. Ne güzel günlerimizdi onlar Burhan Bey.
Şimdi artık İstanbul’un toplu taşımacılığı o kadar geliştirdik ki. Sizler gibi ilk müşterilerimiz hâlâ inanamıyorlar bu duruma. Her hafta birkaçı merkezimize gelip hayretlerini dile getiriyorlar. Galiba yaptıklarımızın asıl değerini sadece bu insanlarımız fark ediyor ama olsun. Hepimiz öyle bir istekle ve tutkuyla çalışıyoruz ki çoğumuzun gecesi gündüzü yok artık. Genel kurul toplantılarımızda öyle planlardan projelerden bahsediyoruz ki benim bile aklım almıyor dinlerken. Hemen hayallere dalıyorum.Bundan elli yıl öncesine gidip insanlara gelecekteki ulaşım imkanlarını anlatıyorum hayallerimde. Bakın diyorum, buradan şöyle bir yol geçecek, şöyle şöyle araçlar olacak, öyle dalıp gidiyorum birden. Ah! Burhan Bey, size asıl müjdemizi vermeyi unutu- yordum neredeyse. Sonunda başardık. Anadolu yakasının ilk metrosunu yaptık kardeşim! Öyle müthiş oldu ki. Galiba en çabuk tamamlanan metro inşaatı oldu. Şimdilik on altı istasyon var. Hepsi de geniş geniş, kocaman istasyonlar. Bazı istasyonlarda sadece asansör kullanılarak bile peronlara inilebiliniyor. Şu an için sizin oralara kadar getiremedik metroyu. Ama bir 10-11 yıla kadar her yere metroyla gidebilecek insanlar. Sizin oralardan bile. Düşünebiliyor musunuz? Ah Burhan Bey! Keşke siz de görebilseydiniz bütün bunları. Kim bilir nasıl hayretler içinde kalırdınız, kesin soluğu bizim yanımızda alıp teşekkürler ederdiniz, hürmetlerinizi sunardınız. Siz yapardınız bunu. Sizin gibi insanlar yaparlar. Bazen, üzülüyorum, keşke hep beraber görebilseydik bütün bunları. Ama olsun diyorum sonra, onlar görüyorlardır bir yerlerden mutlaka. Daha bir coşkuyla çalışıyorum o zaman. Onlar olmasa da onların çocukları, torunları rahat edecek diyorum. Gerçekten de İstanbul’da toplu taşımacılığın çilesini siz ve sizin gibi insanlar çekti. Ama sizler bunu gelecek kuşakları rahat ettirmek için yaptınız, kendinizi feda ettiniz. Her ne kadar biz bu işin görünen kahramanlarıysak sizler de gizli kahramanları oldunuz.
Oğlunuzdan rica ettim, bana son kullandığınız akbili getirecek. 1995 senesinden 2012 senesine kadar tüm akbillerinizin sergilendiği bir köşe yapacağız. “İstanbul’da Akbil Tarihi Köşesi”. Hem sizi anmış olacağız hem de tarihi birer belge olan akbilleri görücüye çıkaracağız. Bundan sonra da oğlunuzdan kullandığı akbili her yıl gelip bize teslim etmesini isteyeceğiz. Sizin serginizi oğlunuz devam ettirecek bir nevi. Geçen gün başsağlığı dilemek için aradım kendisini zaten. Yakında ziyarete gelecek bizi. Ölüm haberinizi aldığımızda birkaç arkadaş hemen arayıp başsağlığı dilemek istedi. Ben engel oldum. Yarın ararız dedim, acısı tazedir insanların, bir de biz deşmeyelim. Biz de haberi aldığımızda çok üzüldük. Siz koskoca Burhan Bey, ortada hiçbir şey yokken bir anda öyle... Kadiköy’den otobüse binmişsiniz. 21K, Kurfalı Mahallesi otobüsüne. Galiba biraz da geç kalkmış otobüs, bir yarım saat kadar durakta beklemek zorunda kalmışsınız. Akşam trafiğinde malum... Durağa ilk gelenlerden olduğunuz için ilk de siz binmişsiniz otobüse. Keşke şöyle rahat, cam kenarı bir yere otursaydınız. Şoförün hemen arkasında, tekerlek üstündeki bir yere oturmuşsunuz. Akşam saati olunca da biraz dolmuş tabi otobüs. Herkes evine yetişmeye çalışıyor malum. Çok mu daraldınız kalabalıktan nedir, kalkmışsınız yerinizden. Belki de çok yaşlı birini görüp yerinizi vermek istediniz, siz yaparsınız böyle incelikler. Kalkınca camları açtırmışsınız otobüstekilere, havasız kaldı otobüs herhalde çok kalabalık olunca. Yolun son yarısını öyle ayakta gitmişsiniz. Bir ara kötü olmuşsunuz. Başınız falan dönmüş, mideniz bulanmış galiba. Gençlerden biri yer vermek istemiş de kabul etmeyip oturtmuşsunuz çocuğu. Keşke otursaymışsınız oraya... Çok havasız kaldığınızdan mıdır nedir, Muhtarlık durağında ineceğinize Adnan Kahveci Caddesi’nde inmişsiniz. Bizim şoför fark etmiş erken indiğinizi. Herhalde yürümek istiyor diye düşünmüş. Yoksa bilse fenalaştığınızı tek başınıza indirir mi sizi o otobüsten, bir genci mutlaka yollardı arkanızdan. Neyse, inip birkaç metre yürümüşsünüz zar zor. Hiç kimse de geçmiyor muydu sokaktan, yere yığıldığınızı görmemiş kimse. Sonrası malum zaten, anlatmaya yüreğim el vermiyor.
İşte böyle sevgili kardeşimiz Burhan. Bizler yolumuza devam etmek zorundayız. Siz, toplu taşıma ile halk arasında bir köprü oldunuz. Kendi mesleğiniz, aileniz, özel hayatınız dışında bir de böyle bir misyon yüklendiniz. Hem de hiç zorunda olmadan. Bizlerin hikayesine senin adın da yazıldı artık. Daha iyi hizmet için, daha şeffaf iletişim için, birlikte, hala sizden aldığımız güçle yola devam edeceğiz. Birlikte başaracağız, başaracağız.
Tüm İstanbul Toplu Taşımacılığı Adına
İstanbul Toplu Taşımacılığı
Genel Müdürü
Dr. Veysel Hayri Ünalmış
İllüstrasyon:
Zeynep Oba
Kommentare